3 Mayıs 2010 Pazartesi

Susma yadê!

Susma yadê!

Sen Susarsan
Amed surlarında oynayamaz çocuklar
Küser kırlangıçlar
Dicle Susar
Fırat Susar
Bak Dayê
Deniz darağacında
Yusuf, Hüseyin yağlı urganda
Bir kartal gibi kanatlarını açamadan
Tekmeledi hepsi sehpasını
Türkü söylercesine bağırdılar
Halkların kardeşliği'ni
Metin'i dövdüler dayê
Taş duvarlar çatladı hırsından
Sen niye susarsın hala?
Küçücük bedeninde Uğur'un
On üç kurşun.
Oy hawar!
Enes kanlar içinde.
Ax yadê!
Rozerin hâlâ üç yaşında
Babası sarmış kollarıyla
İçine gizleyecek gibi
Cansız bedeninden habersiz...
Agit’ler
Mahir’ler
Sinan’lar
Hayri’ler...
Kemal'ler...
Onlar ki susmayasın diye
zılgıtlarınla yeşersin diye
''O Bérîtan sevdalar”a
Canlarını verdiler.

Ezgili sesiyle Ahmet Kaya:


'Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen.'
diyordu
oysa hem Diyarbakır anlar seni, hem de ben
işte bunun için seviyorum ikinizi birden...
Başkaldıran nergis gibi dâye
Savaşa inat
Mor menekşeler gibi gülsün dilin
barışa dönsün
dökülsün ezgilerle Dudaklarından
Ne Munzur sussun ne de Zap
Le dayê
bak gözlerim Heval Erdal'ın gözleri
Yarınları muştuluyor.
Susmaaaaaa!
Susma Dayê
Sen Susarsan,
Dicle susar...
Fırat su/sar...
Sen susarsan Özgürlük susar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder